MESELA MUAMMER GÜLER korkuyor.
*
"Beni Yüce Divan'a göndermeyin" demiş.
Oysa "Beni Yüce Divan'a gönderin" diye yalvarması gerekirdi.
Çünkü Yüce Divan, masumiyetin ispat makamıdır.
Masumiyetinden emin olan bir siyasetçi, Yüce Divan'a gitme ihtimali karşısında değil, gitmeme ihtimali karşısında
dehşete düşer.
"Nasıl olur da Yüce Divan'da aklanma fırsatını elimden alırsınız" der.
*
Mesela EGEMEN BAĞIŞ korkuyor.
*
"Yüce millet karar vermişken Yüce Divan'ın lafı mı olur" cümlesini paylaşmış sosyal medya hesabından.
Sanki "Yüce Millet", seçim sandığı önüne geldiğinde "Egemen Bağış yolsuzluk yaptı mı, yapmadı mı" meselesini
oyluyor gibi... Meseleyi seçim sandığına havale etmiş.
Ama işin şu kısmını yazmamış:
Kendisinin yolsuzluk yapıp yapmadığını "sandık" nasıl aklayacak?
AK Parti yüzde 50'yi aşınca mı aklanmış olacak? Yoksa AK Parti birinci olunca mı aklanmış olacak?
*
Mesela ZAFER ÇAĞLAYAN korkuyor.
*
Şu ana kadar çıkıp da bir kere bile...
"Şu saat işinde ben sonuna kadar haklıyım, saati Reza almadı, kendi paramla aldım, beni Yüce Divan'a gönderin,
bunu ispatlayayım" demedi.
Sustu.
Yani lisanı hal ile "Göndermeyin beni, n'olur" deme noktasında oldu.
Sanırım hükümet gazetesinin attığı "Yüce Divan bir tuzaktır... Hedef kaostur..." manşetine güveniyor.
Suskunluğu bundan.
Yüce Divan olmazsa şu yedi şey olur