Prenses Salome’den söz açarken,
mutlaka bağlı bulunduğu hanedan
hakkında da bazı bilgiler vermek gerekir.
Hem İnciller’den,hem Ernest Renan’dan
ve Resuller’in İşleri’nden (the Acts)
ve hem de çeşitli yayınlardan derlenen bilgileri,bu kısa tanıtım yazısı
içinde muğlak dipnotlarına boğmadan
yalın bir biçimde derlemek istiyoruz.
Bu ekzantrik sülâle, aslında Lût Gölü’nün
(Ölü Deniz) güneybatısını kaplayan topraklarda (Edom;İdumea) yaşamış,
Sami asıllı ve sadece iki nesil önce
Yahudi dinini kabul eden bir yabancı hanedandır.
Zalimliği ile tanınmış Büyük Herod,
Romalıların kukla kralı olarak M.Ö. 37’de
tahta çıktı ve Hz.İsa’nın Mesih olarak
dünyaya geleceğinden korktuğu için,
yörede bulunan iki ve daha küçük yaştaki erkek çocukların hepsini öldürttü.
(Masumların Katli).
Aktarılan öykülere göre, o sırada
çocuk İsa, annesi ve babalığı Yusuf (Joseph) ile birlikte Mısır’a kaçmış bulunuyordu.
Büyük Herod (Herodes) kendini Yahudiler indinde meşrulaştırmak için, ünlü bir aileden gelen bir Makkabi prensesi ile evlendi ama güçlenir güçlenmez karısını ve kayınbiraderini öldürterek Makkabi soyunu bitirdi.
Kohenliğin yüksek kademelerini kendi yandaşları ve adamları ile doldurdu.
Bunlara Saddukiler denildi. Eisenman,
Sadduki teriminin İbranice“Sâdık Olanlar” anlamında olup, Makkabi kohenleri denilen “zadok” veya“zaddikim” kelimelerinin bozulmuş bir şekli olduğunu ileri sürer.
Ancak, zorba monark’ın sıkı taraftarı
olan bu yeni kohenlerin Musa şeriatına
bağlılık gibi bir anlayışları da yoktu.
Putperest Roma’nın araçları ve yozlaşmış, gayrimeşru bir monarşinin uşakları idiler.
Saddukiler, gerçekten ne dirilişe,
ne meleklere ve ne de ruha inanırlardı.
Ferisiler ise bunların hepsini doğrularlardı.
Bu ikinciler, biçimci, kıyafete ve
protokola aşırı önem veren tutucu bir mezhebin bağlıları idiler.
Hıristiyanlığın gerçek tanıtıcısı olan
Sen Pol (Aziz Paulus), gençliğinde “Saul” adıyla tam bir Ferisi olarak yetiştirilmişti. Aslında Paulus olmasaydı, Hıristiyanlık öğretisi bir tür Yahudi mezhebi olarak kalacak veya belki de Roma lejyonerleri arasında yayılmakta olan İran kökenli Mithra dinine yenik düşecekti.
Bu konulara Ölü Deniz Yazmaları konusu ile bağlantılı olarak giren Michael Baigent ve Richard Leigh, nedense Ferisiler hakkında fazla bir şey söylemek istemezler.
Hz.İsa’nın çok hücum ettiği ve kendilerinden “yılan dilli engerekler” diye söz açtığı Ferisiler ve Yazıcılar (=Scribes), Ernest Renan’ın eserlerinde doğal olarak daha çok yer alırlar.
Büyük Herod zalimliğin zirvesine ulaştıktan sonra M.Ö. 4 yılında ıztıraplı bir hastalıktan sonra (Vücudu kurtlar tarafından kemirilerek?) hayata gözlerini yumdu.
Üç oğlu, Hindistandaki Britanya İmparatorluğu’na bağlı racalar gibi,
Filistin’in bazı kısımları üzerinde tetrark’lar (Kukla krallar) oldular.
1-En zalimleri Herodes Archelaus
(M.Ö.4-M.S.6) yılları arasında Yahudiyya ve Samiriyye tetrarklığı yaptı.
Matta 2/22’de kendisinden söz edilir.
Romalılar onu başarısız bulduklarından
azledip sürdüler.
2-Herodes Philippus (M.Ö.4-M.S.33/34). Yumuşak idaresi ile fazla sorun çıkartmadı. Taberiyye Gölü’nün kuzeyindeki
Gavlanitis ve orada bulunan ikinci bir
Sezariye (Caeserea) ‘nin tetrarkı idi.
Asıl Sezar (=İmparator) şehri Caeserea,bugünkü Hayfa ile Telaviv/Yafa arasında,Akdeniz kıyısında idi.
3-Herodes Antipas (M.Ö.4-M.S.39).
Galile (Celile) ve Perea tetrarkı olarak,hem Hz.İsa’nın çarmıha gerilmesi olayı ile ilgisi
ve hem de Salome’nin “üvey babası/büyük amcası” sıfatı ile birinci derecede
konumuzla ilgili bir kişiliktir.
Salome öyküsünde karşımıza çıkacak
önemli bir şahıs da, Vaftizci Yahya (=Yohanna) adı ile bilinen ve Hz.İsa’yı Erden (=Şeria) nehrinde vaftiz ettiğine inanılan
bir çöl azizidir.
Yahya’nın deve tüyünden giysisi,
belinde de deriden bir kuşağı vardı.
Tek yiyeceği, çekirge ve yaban balı idi
(Matta ¾).
Herodes Antipas,kardeşi Philippus’un
karısı (aynı zamanda amca-yeğen ilişkisi bulunan) Herodia ile evlenmişti.
Yani karısı, hem erkek kardeşinin eski
eşi ve aynı zamanda amcası sıfatıyla
yeğeni idi. Vaftizci, kentlerde –çarşı
yerlerinde açıkça bunun zina olduğunu,
Kutsal Yasa’ya aykırı bulunduğunu
söylüyordu.
Sonuç olarak bu işin recm (toprağa
gömülerek taşlanma) cezasına
yürümesinden korkan kraliçe,
nâzırı Mika’nın taşıdığı haberlere dayanarak Yahya’nın öldürülmesini talep etti.
Ancak, Yahya’nın bir peygamber
olduğunu ve bu idamın tutucu halkı ayaklandıracağını düşünen Herodes,
onu hapsetmekle yetindi.
Bu sırada ortaya Herodia’nın kızı
Salome çıktı.
Annesinden aldığı talimatla kralın
doğum günü şenliğinde yarı çıplak
bir kıyafetle Yedi Tül dansı yapan güzel kız, büyük amcasının gönlünü çeldi (The Dance of the Seven Veils: Matta 14/3-12).
Aslında bu çok büyük bir günahtı.
Çünkü kralın huzurunda yapılan böyle
bir dans ona râm olmayı gerektiriyordu.
Kralın kıza her ne dilerse vereceğini
söylemesi üzerine Salome Aziz
Yahya’nın bir gümüş tepsi üzerinde başını istedi,Herodes Antipas bu talepten
çok rahatsız oldu ise de,verdiği
sözden dönmedi ve zindandaki azizin
başını kestirdi.
Bu feci olaydan daha sonra Hz.İsa’nın
M.S.33 dolaylarında Romalılar tarafından çarmıha gerilmesiyle başlayan
huzursuzluklar sonucu M.S.39 yılında
Herodes Pireneler’e sürüldü.
Yahya’nın başının kesildiği yer hakkında
ihtilâf vardır.
Hz.İsa ve Havariler üzerinde geniş bir araştırma yapan ünlü Fransız dinler
tarihi uzmanı Ernest Renan, burasının Lut Gölü’nün doğu tarafındaki Makhero (Maher) kalesi ve sarayı olduğunu söyler.
İsrail gezilerimizde ve kaynaklar arasında yaptığımız araştırmalarda edindiğimiz
kanıya göre, Herodes Antipas’ın sarayı,
Galile (Celile) bölgesindeki, ismini Roma İmparatoru Tiberius’dan alan Taberiye (Gennesaret) gölünün batı kıyısındaki
Taberiye (Tiberias) kentinde bulunuyordu.
Çok seneler Filistin krallığının taht şehri ve Roma lejyonerlerinin üssü, Nâsıra (=Nazareth) kentinin kuzeyindeki Sepphoris şehri idi. Gamalalı Yuda (Judas)’ın isyanı sırasında Roma generali Varus burasını temellerine kadar yakmıştı.
Herodes Antipas, göl kenarında
görkemli bir şehir kurarak adını Tiberias koymuş ve başkentini Sepphoris’den
buraya taşımıştı.
(The Latter Rain/Sepphoris).
Daha önceleri, Rita Hayworth (Salome), Charles Laughton (Herodes Antipas),
Judith Anderson (Herodia) tarafından çevrilen filmde (Salome), dans eden kızın iyi niyetli olduğu ve kesilen başın kraliçenin oyunundan kaynaklandığı belirtiliyorsa da, bu senaryo kaynaklara aykırı olarak hazırlanmıştı.
Filmin sonunda, Herodes’in kelleyi getiren cellâda (götürün!)
diye bağırması ve günah çıkarmak için dinsel danışmanına (Azra!) diye haykırarak koşması unutulacak sahnelerden değildir.
Herodes’i canlandıran ünlü İngiliz
karakter artisti Charles Laughton,
filme büyük bir hareket katmıştı.
Bu sırada kraliçe’nin isterik kahkahalar
atması facianın son perdesini oluşturur.
Alişan Satılmış