2007 ve sonrası yaşadığımız her seçimin hemen öncesinde ya büyük kutuplaşmaların ya da büyük krizlerin etkisiyle oy kullandık. Türkiye’yi yönetenler oy almanın en kolay yolunu bu şekilde buldular. Kemikleşen %50’ler her kesimin kendi iktidarını perçinledi.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ..
İktidar olma arzusunu hiç taşımayan bir muhalefet; yerel yönetimlerde kurduğu ağı kendine yeterli gördü. Türkiye’nin sosyolojik yapısı itibariyle pastadan büyük payı alan, kutuplaşmanın %50’sini kendinde toplayan Ak Parti ise yine kendisine bırakılan memleketin idaresine yönetir-miş gibi yaparak hakim oldu.
24 Haziran’da yaşadığımız seçim itibari ile kutuplaşan Türkiye’nin resmileştiği ‘ittifaklar’ sürecini yaşıyoruz. Ak Parti’nin tek başına iktidarını kuramadığı bir dönemde özellikle 15 Temmuz sonrasında tartışmaya açılan ve 16 Nisan halk oylaması ile resmileşen ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ ile ittifaklara ‘merhaba’ dedik.
Artık karşıtlıkların, kutuplaşmaların ve kavgaların mecburen şekillendirdiği bir Türkiye’de seçimlere gideceğiz.
milleti karpuz gibi ikiye böldüler