Aynı şeyleri duymaktan bıktık efendim!
2002 yılından beri yapılan mağduriyet konuşmalarından, mağduriyetin ne olduğu belli olmayan güçlere meydan okumaya devşirilmesinden yıldık! 28 Şubat mağduriyetiyle başlayan, askerden küresel güçlere en son paralelliğe ulaşan kandırılma, haksızlığa uğrama, tehdit edilme “edebiyatından” bıktık!
Etrafınıza bir bakın Allah aşkına…
Haberlerde “öznesi” değişen, “yüklemi” sabit cümlelerden bıkan insanların “Allah Allah n’olacak böyle…” yarım cümlesiyle kanal değiştirip “Acun style” programlara sığınmasındaki trajik durumu görün Allah aşkına… Yetersiz cümlelerin yetersiz sahibi aciz muhalefet karşısında “konumlandırılan” “güçlü lider” imajının siyasi sonuçlarını lütfedip görün ve bu değirmene su taşımayı bırakın artık! Bunu bir tür siyasi beceriksizlik olarak okumak imkânsız hale geldi.
Muhalefet ederken, siyasi rakibinizin tespit ettiği konu ve kavramlarla konuşursanız, halk elbette konuşanı değil konuşturanı iktidar etmeyi tercih edecektir. Ve bu sebeple de hiç kimse halkı suçlayamayacaktır… Çünkü onun bu tavrı “hareketsiz muhalefet”in bir sonucudur. Muktedirin cümlesinin yanında ya da karşısında olmaktan başka siyaset üretmeyen muhalefetin yarattığı çaresizlik halidir…
Hareketsizlik hareketleri!
Muhalefet sadece belirli durumlarda hareketleniyor. Hareket dediğimiz de dudak hareketlerinden ibaret... Yoksa kütlesel bir hareketlenme söz konusu değil. Sağduyulu insanlar “bu işin vebali var ne yapıyorsunuz?” diye sorduğu zaman, dudaklar harekete geçiyor “hain bunlar” diye… Biz elimizi taşın altına koymaya hazırız, devredin yetkiyi bize diyen yürekli insanlar çıktığında yine yeniden hareketleniyor dudaklar “paraleller, CIA ajanları, dış mihrakların güdümündeki hainler, bizim size verecek partimiz yok” diye…
Bir garip benzerlik!
İktidarla muhalefet öylesine bütünleşmiş ki artık, argümanlar, savunma tarzları dahi aynı…
Bir tarafta gittiği takdirde devletin yıkılacağını savunanlar, diğer tarafta genel başkan değiştiği takdirde MHP’nin biteceğini savunanlar.
Bir tarafta her olumsuzluğu ve başarısızlığı küresel güç ve paralelle açıklayanlar, diğer tarafta her kongre süreci ve talebinde MHP genel başkan adaylarını CIA ajanlığı ve cemaatçilikle suçlayanlar.
Bir tarafta yıllarca süren iktidarlarında paralel devlet oluşurken biz fark etmedik(!) diyenler, diğer tarafta bizim vekilimizdi ama paraleldi diyenler…
Vs vs vs…
Akla zarar açıklamalar…
Adama sormazlar mı, arkadaşım dün paralel değildi de bugün mü oldu diye!
Adama sormazlar mı, madem paraleldi bunca zaman neden gereğini yapmadın diye!
Adama sormazlar mı, dün seninle aynı şeyleri, aynı yerlerde söyledi diye, adama nasıl paralel dersin diye!
Adama sormazlar mı, bir de üzerine bir taraflarıyla gülmezler mi, Arzu Erdem, Meral Akşener’e kimlerin yayın yaptığı kanalda, kimin programında paralel dedi diye!
Dejavu…
2012’de soruldu aynı sorular, tek farkla, soruda paralel değil cemaat deniyordu. Cevaplarsa bugün okuduğunuz cevaplardan farklı değildi. Hatta hali hazırda partinin resmi yazarlarının bugün yazdıklarını okursanız, aynı şeyleri farklı isimler için yazdıklarını, aynı cümleleri kurduklarını görürsünüz. 2012’den bu yana dünya değişti, savunmalar ve seçim yenilgileri, kadrolu yazarların, parti sözcülerinin cümleleri değişmedi!
2012’de Koray Aydın cemaatçiydi. Koray Aydın cemaatin MHP’ye operasyonuydu. Parti kesinlikle teslim edilmemeliydi. Velev ki yazdıklarınız doğruydu, Koray Bey tekrar tekrar neden vekil adayı yapıldı? Neden Meclis Başkan vekilliğine giden süreçte yolu açıldı? Çünkü Koray Bey’e iftira atmıştınız. Tıpkı diğer adaylara da yaptığınız gibi…
Yıl 2012’de Koray Aydın’a cemaatçi dediğinizde, Meral Akşener, “Kızım biraz vicdan!” demişti. “Koray Bey bırak cemaatçi olmayı, AKP’nin cemaatçi vekillerini görünce arkasını dönüp gider, tokalaşmaz bile.” diye Koray Bey’e yapılan haksızlığı dile getirmişti. Şimdi ülke elden gidiyor, kan değişimi lazım dediği için kendisi aynı iftiraya muhatap kaldı, hem de aynı değişmeyen ekip tarafından…
Ve Ümit Özdağ hoca… Hani Ümit Özdağ CIA ajanıydı... Hani MHP içerisinde Amerikancı kimse olamaz, MHP dış güçlere teslim edilemez, dış etkilerden korunurdu. Neden Özdağ’ı CIA ajanı olarak yıllarca sunduktan sonra vekil olmasına müsaade ettiniz. Yoksa Ümit Özdağ CIA’den ajanları olmadığına dair belge mi sundu size! Malum MHP, sayenizde, tarihin görmediği şekilde istihbarat teşkilatlarından “ajanımız değildir” belgesi istenmesine, alınmasına, kamuoyuna sunulmasına ve kamuoyu nazarında madara olmaya alışık bir hale geldi.
Biz, AKP’yi aklı yitirdi, safsatayla ülke yönetiyor diye eleştireduralım…
Biz AKP’yi aklı yitirdi safsatayla ülke yönetiyor diye eleştireduralım, MHP Genel Merkezi de aynı yöntemi benimsemiş… Ya da muhalefet ettikleri yerden algı yönetimi uzmanları transfer etmiş, onlar da bildiği tek yöntemi uyguluyor…
Meral Akşener’in TV programında, neden kendisine paralel denemeyeceğini açıklamak için kullandığı akıl yürütmenin, “Baş Paralelci” kısmını alıp, “Bu ne biçim terbiyesizliktir. Bunu affetmemiz mümkün değildir” açıklamasının, eleştirilerin önünü arkasını yok sayıp “Bir ülkenin başbakanına/cumhurbaşkanına nasıl böyle söylenir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir” şeklindeki AKP tarzı savunmadan bir farkı var mı?
Aklı tatile çıkaran, köksüz ifadeler üzerinden kamuoyu oluşturmaya çalışarak, cımbızla seçtiğiniz ifadeleri Meral Akşener’i ya da diğer adayları ihraç etmek için gerekçe göstererek mi siyaset yapacak, vatansever olacaksınız? Yandaş medyada AKP diliyle konuşup manşetlerde yer alarak mı parti içi muhalefete cevap vereceksiniz? Üretemediğiniz siyasetle yer alamadığınız manşetlerde, AKP diliyle ve küfürlerinizle yer almak kanınıza dokunmuyor mu?!
Unutmamak lazım!
Türk Milliyetçilerine inanmaksızın Türk Milliyetçiliği yapılmaz…
AYŞEGÜL DOĞRUCAN
ayşegül hanım, türkiyenin en çok satılan gazetelerinden ortadoğu'nun çok okunan eski yazarı yazınızı beğenmemiş. lütfen kendinize çeki düzen verin .
:)))))